Yıllar sonra İstanbul’a kar fırtınası geliyor! Hazır mısınız?4 sene ÖNCE
Yıllar sonra İstanbul’a kar fırtınası geliyor! Hazır mısınız?Yazı ve fotoğraflar: KAMİL ERYAZAR
Rant uğruna tarihi ve doğal dokusu yok edilen İstanbul’un bozulan yeni silueti görenleri hem çok şaşırtıyor hem de çok üzüyor
İstanbul, iki ayrı kıta üzerinde kurulmuş, başta Boğaz olmak üzere eşsiz doğal güzelliklere sahip, bu özellikleriyle aynı zamanda küresel tarihe de damgasını vuran zengin bir kültürel mirasa sahip dünyanın en önemli kentlerinden biri.
MasterCard tarafından her yıl yayınlanan ve tüm dünyada 132 kenti kapsayan “Hedef Şehirler Endeksi 2014” raporuna göre de, İstanbul en çok turist çeken şehirler arasında dünyada yedinci, Avrupa’da ise üçüncü sırada yer alıyor.
Ancak çarpık kentleşme ve rant savaşı, dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’un doğal ve tarihi değerlerini hızla yok ediyor. Büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıya kalan kentte yakın zamanda yeşil alan kalmayacak ve İstanbul soluksuz kalacak.
İstanbul, ne yazık ki değerini bilip de koruyamadığımız bir ulusal varlığımız. Hem doğal güzellikleri hem de tarihi değerleri gözümüzün önünde yağmalanıp, hızla yok ediliyor. Bu üzücü süreci yaşlı gözlerle izliyoruz ve yine ne yazık ki tüm mücadelemize karşın etkili olamıyoruz. Elimizden de görüntülemekten, yazıp çizip uyarmaktan, farkındalık ve duyarlılık yaratabilme çabasından başka bir şey gelmiyor.
Dünyada bindiği dalı kesen başka bir ülke yok!
Diğer ülkeler benzeri tarihi ve doğal güzelliklere sahip kentlerini gözleri gibi koruyup tek bir çivi bile çakılmasına izin vermezken, halk arasındaki argo söylemiyle yırtık dondan çıkar gibi İstanbul’un dört bir yanından yükselen plaza, rezidans, gökdelen ve AVM’ler o güzelim silueti korkunç bir şekilde delip geçiyorlar. Son bir kez daha bağışlamanızı dileyerek, İstanbul görsellerine de ‘kelebek konmuş’ gibi duruyorlar!
Roma’da ne bir gökdelen ne de AVM var!
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçen yıl Şubat ayında İtalya’ya yaptığı gezi ile ilgili değerlendirme ve fotoğraflarını Twitter’da takipçileriyle paylaşmıştı. Gül, “Ebedi şehir” diye anılan başkent Roma’nın tarihi dokusunun korunmasına ilişkin hayranlığını ise, “Şehrin yüzlerce yıllık ihtişamlı binaları, meydanları, sokakları öyle korunmuş ki ne bir gökdelen ne de bir AVM var. Yüzyıl önceki fotoğraflardaki Roma’nın bugünden tek farkı, yollarında otomobiller yerine at arabalarının olması” sözleriyle dile getirmişti.
Öncelik doğa ve insan dostu olmayan ticari rant projelerinde
Galataport, Haliç Port, vb. sadece ticari rant öncelikli projeler, doğal ve tarihi dokuyu yok edecek özellikleriyle toplumsal yaşamı tehdit ediyor. ‘Kentsel dönüşüm’ adı altında, iktisadi büyüklük açısıdan dünyada 34., nüfus açısından belediye sınırları göz önüne alınarak yapılan sıralamaya göre Avrupa’da, Moskova’dan sonra, ikinci sırada gelen İstanbul betonlaştırılmaya çalışılıyor.
Gündüz Vassaf’ın gözlemiyle, “İstanbul “dev” yapılarla dolup taşıyor. Gökdelenler, toplu konutlar, AVM’ler, lüks oteller… Sürekli yeni projelerin, yeni şehir-semtlerin reklamını görüyoruz. İstanbullunun kent belleği, şehrin geçmiş ve geleceğine kayıtsız. İstanbullu, geçmişten habersiz, geleceğe ufku kapalı. Çoğumuz için İstanbul’un yaşam mücadelemize sahne olmaktan öte yeri yok. “Nerede, kaç paraya yaşayabilirim; nerden nereye kaç saatte gidebilirim?” derdimiz bunlar. Şehir plancıları, belediyeler, rantçılar, savaş sonrası bir şehrin unsurları gibi. Kimi günün sorunlarını geçici çözümlerle yarına atıyor, kimi “Benden sonra tufan.” dercesine günün sorunlarından para kazanıp, kaçıp gidiyor. İstanbul’u sevsek bu denli sessiz kalınır mıydı? Sessizliğimizle, pısırıklığımızla plansız proje mağduru İstanbul’un tüketicileriyiz.
Çağdaş kent mimarisi çok amaçlı, dinamik, değişkenlik üzerine kurulu olmalı. İşte, günümüzde çöküp giden, kimi yıkılan, kimi başka amaçlarla kullanılan sanayi devriminin alametifarikası fabrikalar… Günümüzün hilkat garibesi AVM’lerini de aynı akıbet bekliyor. XIX. yüzyılda tarih öncesi yapıları korumaya yönelik yasalar çıkarılmıştı. Günümüzde otuz yıllık binalar bile bu kategoriye girdi. Amaç şehri yıkıp yeniden yapmak değil, yaptıklarımızın geçici olduğu bilinciyle, geçici sorunlara geçici çözümler ve estetiklerle yaklaşılmalı. Örneğin dar kafalılar, oto sanayiinden var olanlar, geleceğin şehrini hala otomobilsiz düşünemiyor. Oysa bu geçici ulaşım aracına çözüm, kısa zamanda yetersiz kalacak yeni yollar ve köprüler yaparak değil, onu şehre sokmayacak yaklaşımlar üzerine, yeni, ucuz, pratik teknolojiler üzerine kurulu olmalı.
İstanbul hızla sıradan bir üçüncü dünya şehri olma yolunda. Kapitalizmin doyumsuz iştahıyla teşvik ettiği orta sınıf ve onların sayesinde var olan siyasetçilerle ortaya XIX. yüzyıl New York taklidi, standart bir şehir modeli çıktı. Manhattan’da arz-talep ilişkisi sonucu yüksek toprak fiyatları gökdelenleri doğurmuştu. Aynı şeyi, toprak mülkiyetinin devlete ait olduğu Sovyetler Birliği’nde aşağılık kompleksine kapılan Stalin taklit etti. Bugün Şanghay’dan Nairobi’ye kadar herkes XIX. yüzyıl New York’unu yakalama yarışında. Belki de doğal ortamıyla dünyanın en güzel mekanına sahip İstanbul, son yüzyılda mimarisiyle dünyanın en çirkin şehirlerinden biri olmaya aday. Üstelik bu yeni İstanbul, sakinlerinin, siyasetçilerinin, mimarlarının övünerek sahiplendiği, pervasızca tükettiği bir şehir.”
Dünyada trafiği en sıkışık kent İstanbul
Navigasyon üreticisi TomTom’un yaptığı bir araştırmanın verilerine göre, trafikte en çok zaman kaybedilen kentler sıralamasında İstanbul, yıllık 110 saat (4.5 gün) gecikmeyle dünyada birinciliği kimseye kaptırmadı!
Taksim’den kaçabilmek için Yenikapı feda edildi!
Yenikapı’da denizin doldurularak miting alanı yapılması da şehir planlamacıları, mimarlar ve STK’ların tepkisine neden oldu.
Deniz doldurularak yapılan park yeri ve miting alanının tarihi yarımadada nüfus yoğunluğunu arttıracağı bildiriliyor. Tarihi yarımadada nüfus yoğunluğunu arttıracak her türlü yapı faaliyetinin uzun vadede İstanbul’un tarihi dokusuna zarar vereceğini belirten uzmanlar, son dönemlerde bu tarz faaliyetlerin arttığını belirtiyor.
İstanbul’da yaşam kalitesi gittikçe düşüyor
ABD merkezli yönetim, yatırım, insan kaynakları ve risk-sigorta danışmanlığı firması Mercer’in, her yıl yayınladığı, küresel boyutta dünyanın en yaşanabilir şehirleri araştırmasında bu yıl İstanbul 440 kent arasında ancak 122. sırada yer alabildi.
Mercer, Viyana’dan Bağdat'a kadar 440 kenti kapsayan, 10 kategoride 39 faktör gruplanmış analizlerle, kentsel yaşanabilirlik araştırma ve incelemeleri sunmaktadır.
Bu araştırmalar Mercer’in “Quality of Living Survey” saha anketi olarak adlandırılmaktadır. Bu araştırmalarda kentlerin siyasi istikrar, ekonomi, sağlık, eğitim, kültür, çevre, temizlik, ulaşım, iletişim, güvenlik, suç oranı, alt yapı ve basın özgürlüğü gibi kriterleri incelenmektedir.
Mercer’in 2015 listesinde ilk sırada Avusturya’nın başkenti Viyana yer alırken, ikinci sırayı İsviçre’den Zürih, üçüncü sırayı da Yeni Zelanda’dan Auckland aldı.
Bu fotoğraf internetten alınmıştır
Baharlar neden yaz oldu?
Son yıllarda bahar ayları sadece adlarıyla anılır oldu. Doğrudan kışa ya da doğrudan yaza geçiliyor.
Uzmanlar, küresel ısınmaya yüksek oranda insanların neden olduğunu belirtiyor. Yaz aylarında özellikle büyük kentlerde etkili olan bunaltıcı havanın nedeni de yoğun yapılaşma. Kent merkezlerinde etkisi daha yoğun hissedilen sıcak havanın tetikleyicileri de gökdelenler. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, ‘gökdelenlerin oluşturduğu ısı adası etkisini azaltmak için yeşil alanların çoğaltılması gerekiyor’ diyor. Şehir Plancısı Murat Çalık ise, ‘ileride daha ciddi sorunlarla karşılaşacağız. Doğanın bir çığlığı var, onu duymuyoruz’ diye uyarıyor.
Eski bakandan bir itiraf: ‘Rant olmazsa ülke kalkınmaz’
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar verdiği bir röportajda, ‘Elbette vatandaş yatırım için yer alacak, rant oluşacak. Rant oluşmazsa, özel sektör para kazanmazsa ülke kalkınamaz. Bak televizyonlara CNN veya BBC haber verirken arkasında hep o görkemi gösteriyor, rantı gösteriyor, gücü gösteriyor. Biz de güçleneceğiz.’ demişti.
Bu fotoğraf internetten alınmıştır
3. Köprü, 3. Havaalanı ve İstanbul’un Sonu
Kuzey Ormanları Savunması adına yapılan bir basın açıklamasında Prof. Dr. Zerrin Bayraktar da şunları söylemişti:
“Bu ormanların yok edildiği bir İstanbul, artık İstanbul değildir. ‘Rant olmadan kalkınma olmaz’ diyen bir çevre bakanının; ‘Kestiğimiz ağaçları başka yere dikeceğiz’ diyen bir orman bakanının; ‘Alevi katliamı bir efsanedir, köprüye 5 milyar para ödeyeceğiz, bize 1 buçuk yılda geri dönecek’ diyen bir ulaştırma bakanının ve ‘Milyonlarca ağaç diktik, yeşile hayranım, hastasıyım’ diyen bir (eski) başbakanın yönettiği ülkemizde, Kuzey Ormanları tarihinin en büyük tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu yüzden diyoruz ki Gezi daha başlangıçtı, mücadele Kuzey Ormanları’nda devam ediyor.”
SON SÖZ: “Yağmanın değil yaşamın kenti İstanbul”
Kentsel dönüşüm adı altında tarihi dokunun yok edilmesine, çılgın mega projelere, doğanın tahrip edilmesine karşı, İstanbul halkının kentsel haklarını, denizini, adalarını, parklarını, ormanlarını, Haydarpaşa, Sirkeci, Haliç gibi üretimden ve hizmetten uzaklaştırılan kamusal alanlarını, Emek Sineması ve AKM gibi kentsel belleğimizi oluşturan kültürel yapılarını, tüm benzeri tarihi ve kültürel değerlerini sonuna kadar savunmamız gerekiyor.
Bilinen bir Kızıldereli atasözü: “Bütün ağaçlar kesildiğinde, bütün hayvanlar avlandığında, bütün sular kirlendiğinde, hava solunamaz hale geldiğinde işte o zaman paranın yenilebilir bir şey olmadığını anlayacaksınız.”