‘Oy ve Ötesi’ yetmedi, ‘Ajans ve Ötesi’ de gerekiyor!

KAMİL ERYAZAR Yaşadığı ‘şok’u atlatmaya çalışan Türkiye’de, seçim gecesi yaşanılan ‘iletişimsizliğin’ eleştirel hikayesi Kuşkusuz geçen yıl olduğu gibi bu yaza da damgasını vuran en önemli konu siyasetti. Geçen yaz...

‘Oy ve Ötesi’ yetmedi, ‘Ajans ve Ötesi’ de gerekiyor! (3 Kasım 2015)

KAMİL ERYAZAR

Yaşadığı ‘şok’u atlatmaya çalışan Türkiye’de, seçim gecesi yaşanılan ‘iletişimsizliğin’ eleştirel hikayesi

Kuşkusuz geçen yıl olduğu gibi bu yaza da damgasını vuran en önemli konu siyasetti. Geçen yaza Cumhurbaşkanlığı Seçimleri damgasını vurmuştu. Bu yaza ise 7 Haziran’da yapılan Genel Seçimler’de hiçbir partinin tek başına iktidar olacak çoğunluğu sağlayamaması ve koalisyon görüşmelerinden de sonuç çıkmayışı damgasını vurdu. Ve ne yazık ki, 4 yıllık bir göreceli iç barış ortamından sonra 32 kişinin yaşamını yitirdiği Suruç katliamı ile birlikte yeniden başlayan terör olaylarında, 100’den fazla cana mal olan son büyük Ankara Katliamı ile birlikte 5 ay içerisinde en az 400 kişi yaşamını yitirdi.

Türkiye 7 Haziran Genel Seçimleri’nden 5 ay sonra, 1 Kasım Pazar günü yeniden erken genel seçime gitti. Yapılan bu seçim, iki yıl içerisinde gerçekleştirilen dördüncü seçim oldu. Anket sonuçlarına bakılırsa, çok önemli bir değişiklik de beklenmiyordu. Belki bazı partilerin oy oranlarında yüzde 1-2’lik değişiklikler olabilecekti. Büyük olasılıkla yine 4 partili bir Meclis olacak ve yine hiçbir parti tek başına iktidar olamayacaktı.

Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar kısa aralıkla bir erken seçime gidiliyordu.

Seçim öncesinde, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatilinin uzatılması, kitleleri oy kullanma oranının düşebileceği endişesine sürükledi. Sosyal medyada #oyver kampanyaları düzenlendi.

1 Kasım Pazar günü de yurttaşlar biraz bıkkınlık ama yine de büyük umutlarla sandık başına gidip oylarını kullandılar.

Demokrasi için yurttaşlık görevini yerine getirmenin huzuruyla akşamüzeri de sonuçları öğrenmek üzere büyük bir merakla televizyonların karşısına geçtiler. Diğer yandan da ellerindeki mobil cihazlarla sosyal medyayı takip etmeye başladılar.

Saat 19.30 sıralarında yasağın kalkıp gelen ilk sonuçların ekranlara yansımaya başlamasıyla herkes sözcüğün tam anlamıyla “şok” oldu. Doğu’da sandıklar bir saat erken kapandığından ve sayı daha az olduğundan, her zamanki gibi gelen ilk sonuçlar bu bölgedeki illerdendi. “Değişir” denildi. Manipülasyon olasılıklarından söz edildi.

Gelen sonuçlar gerçekten de anket şirketleri dahil hiç kimsenin öngörmediği büyük bir sürprizi içeriyordu. Bırakın muhalefeti, iktidar partisinin kendisi bile böyle bir sonucu beklemiyordu. Reuters haber ajansına konuşan ve adı açıklanmayan bir AK Parti yetkilisi, "Bu bizim beklentilerimizin çok üstünde bir başarı" diyordu.

Haziran’dan Kasım’a 5 ayda halkın önceliğini ve tercihini bu yönde beklenmedik bir biçimde değiştirebilecek önemli, belirgin bir şeyler de yaşanmamıştı. Üstelik bu süreçteki gelişmelerin tam tersi bir etki yaratması bekleniyordu.

İlk kez şaşırtıcı bir hızla sandıklar açıldı, oylar sayıldı ve sonuçlar da yine aynı hızla ekranlara yansıdı. Dakikalar ilerledikçe de sonucun artık pek de “değişmeyeceği” kanısı oluşmaya başladı. Tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaşanıyordu.

“Sonuç” herkes için sürpriz olmuştu. ‘Kaybedenler’ için kötü bir sürpriz, ‘kazanan’ içinse elbette güzel bir sürpriz. Kaybedenler ‘ne olacak bu memleketin hali’ söylemine başlarken, kazananlar da kutlamalara başladılar.  Sonrası da o malum ‘balkon konuşması’.

Seçim sonuçlarının siyasal-sosyolojik analizini daha sonraya bırakarak, değerlendirmeye daha somut ve mesleki açıdan başlayalım.

Seçim sonuçlarının açıklandığı o stresli Pazar gecesine dönelim.

Bu kez sonuçlar gerçekten de ilginç bir biçimde çok hızlı açıklanmaya başladı. İlk gelen veriler de hiç beklenmedik rakamlar olunca, insanlar doğal olarak şaşırdılar ve panik yapmaya başladılar. Daha önceki deneyim ve duyumlara dayanarak, verilerin manipüle edilerek verildiği kaygısına kapıldılar.

Sosyal medyada henüz teslim edilmeyen ‘torbaların’ fotoğrafları paylaşılarak, ‘nasıl oluyor’, ‘inanmayın’ denildi. Sandık başlarında görev yapan gözlemciler değişik biçimlerde kerelerce uyarıldı: “Sakın terk etmeyin!”

Yurttaşlar ve sosyal medya kullanıcıları arasında bunca stres ve telaş yaşanırken, gönüllü ya da zorunluluktan oy verdikleri ve umut bağladıkları muhalefet partilerinden ise hiçbir ses çıkmıyordu.

En kritik gece, seçim gecesi o dakikalarda parti genel merkezlerinde kamuoyuna açıklama yapabilecek, gazetecilerin sorularını yanıtlayabilecek tek bir kişi bile yoktu!

Bu arada CHP Genel Merkezi önünde 4 el silah atan ve medyanın spekülatif flaş flaş, son dakika, sıcak gelişme  “CHP Genel Merkezi’nde silah sesleri”  clickbait  (tuzak link) başlıklı paylaşımlarıyla herkesi heyecanlandıran kişinin gözaltına alındığını Ankara İl Başkanı Adnan Keskin açıkladı.

Üstelik bu durum ilk kez de yaşanmıyordu. Geçen seçimlerde de benzeri iletişim eksikliği ve olumsuzlukları yaşanmıştı. 7 Haziran’da ‘göreceli olumlu’ sonuçların ortaya çıkması nedeniyle kısa sürmüş ancak geçen yıl yapılan yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde, sonuçların açıklandığı gece, parti genel merkezleri ve liderler gece yarısı sonrasına hatta ertesi güne kadar sessizliğe gömülmüşlerdi.

‘Ne yapsın insanlar, bir de Ajans ve Ötesi mi kursunlar?’

Seçmenler sosyal medyada haklı olarak bu duruma isyan ediyorlardı.

“Ne oluyor veya olmuyorsa bunları takip edecek, bilgilendirecek olan burada Twitter’da olanlar değil parti yöneticileridir herhalde” diye yazan bir kullanıcı, “burada rastgele bulunan, bilgisi ve imkanı sınırlı insanlar mı takip edecek bunları? Üç koca partinin yöneticileri ne yapıyor?” diye soruyor ve ekliyordu: “Bu süreç/olanlar normalse de çıkıp lisanıyla normal demeleri lazım. Üç partide herhalde 50’ye yakın Genel Başkan Yardımcısı vardır. Milletvekili adayı olmak veya televizyona çıkmak için harcanan enerjinin zahmet olmazsa çeyreğini seçmenlerini aydınlatmaya göstersinler.”

Bir başkası ise HDP ve CHP liderlerine ‘mention’ atarak, “Çok acilen çıkıp biriniz bir şey söylesin artık” diye yalvarıyordu.

“İletişim yok yine, yine yok. Ben bunu sindiremiyorum. Ne yapsın insanlar, bir de Ajans ve Ötesi mi kursunlar?” Tümünü buraya alıntılayamadığım bu ve benzeri sitemler böyle sürüp gidiyordu.

Zamanında, ilgili, yetkili kişilerden, doğru kaynaklardan, “gerçek bilgilerin” verilmediği yerlerde spekülasyon, manipülasyon çok olur. Hele sosyal medya gibi bu işe çok uygun kaygan ve tehlikeli kitlesel iletişim ortamlarında.

YSK’nın sitesindeki “sandık sonuç paylaşım sistemini” (SEÇSİS) vatandaşın erişimine geçici olarak kapatması, sosyal medyada ‘çalkantıya’ neden oldu. Oysa bu seçim gecesi için rutin bir uygulamaydı ve aslında sistem tüm siyasi partilerin erişimine açıktı. YSK'daki CHP Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu ve EParti Genel Başkanı Emrehan Halıcı’nın bu konudaki açıklamalarını Hürriyet’in haberinden öğrendik.

Daha buna benzer, geçen seçimlere ait sonuçlar, abartılı geçersiz oy fazlalılığı, kullanılan oy sayısının seçmen sayısından çok olduğu gibi birtakım gerçek dışı bilgi ve sahte belgeler de paylaşıldı, yayıldı.

Nihayet, önce saat 22.30 sıralarında HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, ardından da saat 23.30 da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu en sonunda kameraların karşısına geçtiler.

Türkiye ekranlara kilitlenmiş büyük bir sabırsızlık ve merakla bu açıklamaları bekliyordu zaten. “İletişim” adına iyi bir şeydi ancak oy sayım takipleri ve aktarılan sonuçların doğruluğuna ilişkin insanları yiyip bitiren kaygılar konusunda ise tek bir sözcük bile söylemediler!

O ana kadar inanmayın, sandığı terk etmeyin, sakın torbaların başından ayrılmayın” diye canla başla çalışan gözlemciler ve yurttaşlar, bu duyarsızlığa aşağıdaki beklenilen tepkileri verdiler!

Yine bir sosyal medya kullanıcısının da dediği gibi, Oy ve Ötesi’nin sayesinde sandık-müşahitlik konusunda büyük bir birikim ve kapasite oluştu ama oy oran akışı, tekniği ve takibi yine biri devletin iki haber ajansı ile ana akım medyanın tekeli ve insafına terk edildi. Bazı bağımsız küçük haber platformu ve sivil toplum iletişim oluşumlarının iyi niyetli çabaları ise yetersiz kaldı.

Yine sınıfta kaldınız!

Farklı kulvarda bir parti olması nedeniyle MHP bir yana (ki o da ‘sahte istifa mektubu’ ile iletişimsizliğinin sakıncasını görmüş olmalı) CHP ve HDP’yi bu konuda anlamak olanaksız.

Biri Atatürk’ün kurduğu Türkiye’nin en köklü ve ‘seçim sonuçlarına göre’ de ana muhalefet partisi olarak ikinci büyük partisi. Kaynak, para sorunu yok, ciddi oranda Hazine yardımı alıyor.

Diğeri ise CHP’den daha küçük ama daha genç ve dinamik bir parti.

Her iki parti de sol kulvarda yer aldığına göre ‘vizyon’ sorunları da yok, olmamalı.

Dolayısıyla bu beceriksizliklerinin hiçbir haklı gerekçesi de olamaz. Ben bu partilerin bırakın siyasal iletişimi, kurumsal iletişim stratejilerinin bile olup olmadığını merak ediyorum. Eğer kurumsal iletişim, PR (halkla ilişkiler) bölümleri varsa, parti liderlerinden önce bu yöneticiler hemen istifa etmeli ya da görevden alınmalılar. Partinin danışmanları, ajansları varsa da ivedilikle değiştirmeliler.

Beyler, hanımlar, milyonlarca yurttaşın umudu oluyor sonra da insanlara hayal kırıklığı yaşatıyorsunuz. İnanın buna hiç ama hiç hakkınız yok!

İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medya oluşumuyla birlikte dünya kitlesel iletişim çağını yaşıyor. Doğru yer, doğru zaman ve doğru kanaldan ulaştırılan BİLGİ artık “her şey” demek. Programınızı, hedeflerinizi kitlelere doğru-dürüst anlatamamanız bir yana, siz daha henüz en temel anlık iletişim gereksinmelerinizi bile karşılayamıyorsunuz.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ekşi sözlük’teki içten esprili yanıtlarınız ve ‘kalp yaparak’ verdiğiniz o sevimli görüntüde çok sempatiktiniz. Ancak bu yeterli olmuyor işte, lütfen anlayın artık. Kitlesel iletişim teknolojisinin bu kadar geliştiği, medyanın bu kadar çeşitlendiği günümüzde başarının yolu artık profesyonel iletişimden geçiyor. Yeni genç kadrolara, heyecan ve enerjiye gereksinmeniz var.

Diğer antidemokratik baskı ve uygulamalar, adil olmayan seçim koşulları bir yana, bu sonuç aynı zamanda AKP’nin bir “iletişim başarısıdır”. Lütfen bunu da görün ve anlayın artık.

MERAKLISINA SON BİR BİLGİ:  Bu yazı yazıldığı saatlerde, Oy ve Ötesi’nden yapılan açıklamada;  resmi sonuçlarla karşılaştırdıklarında, Türkiye genelinde kullanılan 48 milyona yakın oydan 10 bine yakınında (%0.02), uyuşmazlık tespit ettiklerini, bu uyuşmazlık oranının seçimin nihai sonucunu etkilemeyecek oranda olduğu ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde tespit ettikleri uyuşmazlıktan da az olduğu belirtildi.

Bu açıklamadan da anlaşılıyor ki, 1 Kasım seçimlerinde Türkiye genelinde öyle sanıldığı gibi büyük bir sorun yaşanmamıştır.