Avrupa’da Dijital Reklam Yatırımları 55 Milyar Euro’yu aştı5 sene ÖNCE
Avrupa’da Dijital Reklam Yatırımları 55 Milyar Euro’yu aştıBir yanda her gün yeni bir haberde gördüğümüz sağlıksız gıdalar, diğer yanda ise hayatı kendilerine zehir eden ‘takıntılılar’!..
Daha fazla para kazanabilmek için insan sağlığını hiçe sayan gıda üreticilerinin yaptıkları inanılmaz hileler bir bir ortaya çıktıkça toplumdaki ‘obsesif’ (takıntılı) kişi sayısı da hızla artmaktadır. Birtakım insanlar ‘gıda terörü’ nedeniyle artık neredeyse yiyemez – içemez durumuna gelmek üzereler!
Gıda güvenliği konusundaki onca yasa, yönetmelik ve sözde denetlemeye karşın yine de ‘hileli’ sağlıksız gıda ürünlerinin piyasada bolca olması insanları haklı olarak kaygılandırmaktadır. Son olarak bazı Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan ‘at eti’ skandalı bu kaygıları daha da arttırmıştır.
Neolife Tıp Merkezi Psikiyatri Uzmanı Bora Telaferli bu konuda Posta Gazetesi’nde yayınlanan haberde, “Artık modern kentin orta-üst düzey eğitimli insanları, ağırlıklı olarak kadın ve genç anneleri, aldıkları ve tükettikleri her gıdanın kaynağını merak ediyor, elde edilme yöntemlerini sorguluyor. Bu haliyle sorgusuz desteklenmesi gereken organik gıda düşüncesi, kimi zaman kimilerimiz için yaşamımızda olması gerekenden daha fazla bir zemin zaman işgal ederek, yeni bir kaygı kaynağı oluşturuyor. Bu eğilim, başlangıçta nadir gibi gözükse de, giderek sıklığı artan bir kaygı bozukluğuna dönüşerek, bir takıntılı düşünce (obsesyon) halini alabiliyor” diyor.
ÇATIŞMA YAŞANIYOR
Sağlıklı beslenme, ideal vücut ağırlığı, spor gibi dikte edilen tartışılmaz genel geçer günümüz kavramları birer obsesyon kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Telaferli “Obsesyon, odak konu üzerine gereksiz, aşırı ve sürekli zaman ve enerji harcatması ve bunun yaşamın diğer alanlarından çalma pahasına olsa dahi sürdürülmesidir. Organik gıda ve yaşam hassasiyeti de ne yazık ki bazılarımız için, benzer bir hal almış durumda. Ne kadar zayıflarsa zayıflasın, aynada kendisini aşırı kilolu gören, her yediği lokma ile daha da zehirlendiğini düşünen ve bu kaygısı ile çevre üzerinde giderek daha fazla kontrol sergilemeye çalışan kişiler, beyhude bir çaba ile kendisi ve yakın çevresi için sürekli çatışma alanları yaratıyor” diyor.
Şüphesiz, çocuklarımız için daha iyi bir gelecek, organik ve doğal yaşamdan geçiyor. Ne var ki bunun yolu, bireysel olarak en kolay müdahale edeceğimiz, ancak sonuca ulaşamayarak bizi mutsuz kılacak çabalardan çok, kendimizi ve toplumu kökten değiştirebilecek örgütlü bir çaba. Organik beslenme yönünde ısrarcı tavrımızı sürdürürken, akşam yatağa girdiğimizde “Bugünkü karbon ayak izim neydi acaba?” sorusunu da her gece yanıtlamaya çalışmamız daha anlamlı bir çaba olur.