Sosyal Medyaya Sohbet Robotları Geliyor!1 sene ÖNCE
Sosyal Medyaya Sohbet Robotları Geliyor!Kullanıcının interneti değil, internetin kullanıcıyı tanıyıp anladığı ve kişisel gereksinimlerine en uygun çözümleri ürettiği yeni bir sürece girdik.
Web 3.0, Web 2.0 döneminde üretilen ve büyük boyutlara ulaşan, çok geniş kapsamlı içeriği bizim için filtreleyerek ‘anlamlandıracak’, kullanıcı merkezli geliştirilmiş bir internet uygulamasıdır. Web 2.0 içeriğini en işlevsel biçimde kullanmamızı sağlayacaktır. Geliştirilmiş içerik veri tabanları ve ontolojiler, kişiye özel servisleri yaygınlaştıracak. Böylece internet üzerindeki bireysel tüketim daha da artacaktır.
Web 3.0 bir anlamda, uçsuz bucaksız iletişim okyanusunda kaybolmadan, yönümüzü bulmamızı sağlayacak dijital bir pusula olacak.
Semantik Web (Anlamsal Web)
Web 3.0 döneminin temel unsuru ‘semantik web’tir. ‘Semantik’ sözcüğü, Yunanca ‘semantikos’tan gelmekte olup, “gerçek anlam” demektir. İçeriğini derinlemesine tanımlama, özünü anlama da diyebiliriz.
Kullandığımız işlemci bu mantıkla çalışıyor ve sadece dokümanlarımızın içerisindeki ‘karakterleri’ değil, dokümanlarımızın ‘anlamlarını’ da tanımlayabiliyor. Yani Web 3.0, bir anlamda kişisel bilgisayarlardan (PC: Personal Computer) kişisel internete (PI: Personal Internet) geçiştir.
Sanal Asistanlarımız Hayatımızı Kolaylaştıracak
Beğendiğimiz içeriği anlayıp, bizim için özel olarak derleyen içerik sağlayıcılar önemli bir işlevi yerine getiriyorlar. Kişiselleştirme sağlayan bu yapay zeka uygulamaları, kendimizi şanslı ve daha iyi hissetmemizi sağlıyor.
‘Chatbot’lar yazdıklarımızı anlayıp yanıtlıyorlar. Markamızın online itibar yönetimini yürüten yazılımlarla tanışmaya başladık. Kişisel gereksinmelerimize göre yaşamımızı kolaylaştıran sanal asistanlarımız ortaya çıkmaya başladı. Dilediğimiz gibi çok yönlü arama yapmamızı sağlayacak, kişiselleştirilmiş arama motorlarını kullanmaya başladık.
Semantik Yazılımlar, Kullanıcısına Özel İçerik Üretecek
Web 3.0 ile birlikte, insanların yanı sıra kullanıcısını anlayan bilgisayar ve yazılımlar da içerik üreterek bize katkıda bulunmaya başlıyorlar. Bize özel yanıtları, seçenekleri ve çözümleri sunuyorlar. Örneğin Facebook’da paylaştığımız fotoğraflardaki giyim tarzımızı, yeme-içme tercihlerimizi, dinlediğimiz müziği, gittiğimiz mekanları, kullandığımız cep telefonu ya da tablet bilgisayarımızı anlayan sistem bize özel daha başka seçenekler de sunmaya başlıyor.
Verilerin anlamlandırılıyor olması, internet kullanımını masaüstünden daha çok mobil platformlarda etkiliyor. Kablosuz ve dokunmatik kullanımın artmasıyla, ‘touch’ olgusu giderek yaygınlaşıyor.
Bu yeni internet döneminde akıllı mobil cihazların yıldızı parlamaya başladı. Bulunduğumuz mekandan tümüyle bağımsız, istediğimiz her türlü bilgiye her an doğrudan ulaşabildiğimiz ve salt bizim için kişiselleştirilmiş bir iletişim ortamı oldular. Yani bizim için özel filtrelenmiş içeriğe daha kolay ve hızlı ulaşabiliyoruz.
Dijital Mobil Pazarlama
Mobil uygulamalar farklı alanlarda çok çeşitlendi. Web 3.0 sürecinde, lokasyon tabanlı servisler, daha yaratıcı ve yararlı uygulamalarla mobil pazarlamanın hizmetine girdiler.
Ziyaret ettiğimiz internet siteleri, bizi yakından tanımak için sürekli ilgi alanlarımız ve beğenilerimizi, tüketimlerimizi izleyip, bundan anlamlı sonuçlar çıkarıyorlar. Böylece, sosyal kişilik ve davranış alışkanlıklarımıza göre “bize özel” içerik hizmeti sunuyorlar. Üstelik bu içeriğe, öncekilere göre çok daha basit, kişiselleşmiş arayüzler üzerinden ulaşabiliyoruz.
Web 3.0 dijital pazarlamaya yepyeni iş modelleri ve fırsatları sunuyor. Dijital pazarlama faaliyetleri daha mobilize bir özellik kazandı. Markalar artık yakından tanıdıkları tüketicilerine, potansiyel müşterilerine 7/24 her an ulaşabilmek için daha dinamik, esnek yöntem ve uygulamalar kullanmak zorundalar.
İnternete bağlanma alışkanlığı, masaüstünden mobil cihazlara kaydı. Dolayısıyla mobil aplikasyonlar önem kazandı. Bu cihazlara yönelik semantik web projeleri yaygınlaştı. Loopt, Foursquare gibi platformlardan alınan verilerle, lokasyon tabanlı semantik uygulamalar artmaya başladı.
Kişisel ve İzinli Pazarlama
Kullanıcının profil bilgilerini anlamlandırabilen yazılımlardan yararlanarak, kişiye özel ürün ve hizmetler sunmak mümkün olabiliyor. Örneğin sosyal medya kullanıcılarının ürettikleri kişisel içeriklerden, yaptıkları yorumlardan tüketici profilleri algılanıp, bu yönde ürün ve hizmet tanıtımları yapılabiliyor. Kişisel pazarlama kavramının öne çıkmasıyla birlikte, ‘uzun kuyruk teorisi’ daha da önem kazandı.
İnternette ziyaret ettiğimiz siteler, biz farkında olmadan bilgisayarımıza bıraktıkları zararsız ‘cookies’ (çerezlerle), internette o andan sonraki tüm hareketlerimizi gizli bir ajan gibi adım adım takip edip, anlamaya çalışıyor ve bunları yorumlayarak, birer pazarlama verisine dönüştürüyor. Üstelik elde ettikleri bu verileri, bedel karşılığında kendi sektörleri dışındaki diğer markaların da hizmetine de sunuyorlar. Bu uygulama çok önceden SEM “Search Engine Marketing” (arama motoru pazarlaması) yöntemlerinde kullanılmaya başlanmıştı.
Dijital pazarlama içerikleri, semantik analizlerden yararlanılarak oluşturulmaya başlanıyor. Anlamlandırılmış son kullanıcı verileri, kişiye özel ürün ve hizmet önerilerine dönüştürülüyor. Böylece CRM’in anlamı genişleyerek, SCRM (Social CRM) oluyor ve işlevi de daha önemli duruma geliyor.
‘Kitlesel ve izinsiz pazarlama’ anlayışı, Web 2.0 ile birlikte zaten terk edilmişti. Web 3.0 döneminde ise ‘kişisel ve izinli pazarlama’ kavramı daha da önem kazanıyor. Sürekli güncellenen ve ayrıntılara yer verilen kişisel pazarlama sunumlarıyla, insanlara kendisini özel hissetmesi sağlanmaya çalışılıyor.
Her türlü Pazar araştırmasının odağını Web 3.0 oluşturuyor. Web 3.0′ın getireceği olanaklar, ‘pre-test’ pazar ve reklam araştırmalarına da büyük katkılar sağlıyor. Örneğin bir ürünü daha piyasaya bile sürmeden, ‘womm’ etkisi üzerinden satış tahmini yapılabiliyor.
Anlamlandırılmış Müşteri Odaklılık
Kullanıcının interneti değil, internetin kullanıcıyı anladığı bu dönemde ‘müşteri odaklılık’ artık bir deyim olmaktan çıkarak, pazarlamanın temel unsuru durumuna geliyor.
Bugün şirketlerde oluşturulan sosyal medya, dijital pazarlama ve online itibar yönetimi ekipleri tarafından manuel olarak yürütülen ‘e-izleme’nin yerini, anlamlandırma yazılımları ile birlikte ‘semantik izleme’ alıyor. Müşteri hizmetlerinde kullanılan chatbot’lar, gelen verileri anında anlamlandırarak, eşanlı gerçek çözümler sunmaya başlıyorlar.
Web 1.0 ve Web 2.0′da kullanılan bağlantı linkleri ‘anlamsal işlev’ kazanarak, kullanıcının istek ve beklentilerini anlamlandırıp otomatik olarak devreye giriyorlar.
RDF (Resource Description Framework) yani kaynak açıklama altyapısı, semantik web’in temel veri modeli sayılır. Çünkü bu model, farklı değişim formatları olan RDF/XML, N-Triples, N3 ve Turtle için de baz oluşturuyor.
Bulut Bilişimi Çağı’nda Ontolojik Pazarlama
Web 3.0 döneminde yaşanan semantik dünyanın teknolojik temelini “ontolojiler” oluşturuyor. Dolayısıyla bu web ontoloji dili, dijital pazarlamanın da önemli bir kaynağı oluyor.
Son yıllarda başdöndürücü bir hızla gelişen dijital iletişim ve bilgi teknolojileri, kullanıcıların oluşturdukları multimedya içerikleri o kadar devasa boyutlara ulaştı ki, kb’lardan Mb’lara, Mb’lardan da terabayt’lara geçtik. Yakın zamanda ise petabayt’lar ve eksabayt’lar hayatımıza girmeye başladı. Artık tam anlamıyla bir ‘Cloud Computing’ (Bulut Bilişimi) Çağı yaşıyoruz.
Bu yeni dönemde, internet bağlantılı bilgisayar, akıllı cep telefonları, isteğe bağlı kişiselleştirilmiş televizyon (IPTV) gibi kitle iletişim ve bilgilendirme araçlarının yanı sıra hayatımızı kolaylaştırmak için kullandığımız buzdolabından çamaşır makinesine, mikrodalga fırından kombiye kadar tüm cihazlar birbirleriyle çevresel etkileşim içerisine giriyorlar. Üstelik bize ait kişisel anlamlandırılmış verilerden yararlanarak çalışmaya başlayacaklar.
Bugünkü koşullarda, tematik web siteleri ve televizyon kanalları dışında, örneğin haber siteleri gibi genel kullanıcıya hitap eden siteler ve ulusal televizyon kanallarındaki bir traş bıçağı reklamı kadın kullanıcılara da ulaşıyor. Tıpkı bir hijyenik ped ya da ruj-rimel reklamlarının erkek kullanıcılara da ulaştığı gibi…
Web 3.0 ve IPTV ile birlikte sistem, siteyi ziyaret eden kullanıcı ve o an kanala zap yapan izleyicinin cinsiyetine, yaşına, kişisel ve demografik özelliklerine uygun içerik ve reklamları sunmaya başlıyor. Üstelik bu içerik ve tanıtımlar, kültürel beğenilerden tatil planlarına, tutulan spor takımından alışveriş alışkanlıklarına kadar kişiselleştirilmiş uygulamalar olarak karşımıza çıkıyorlar.
Web 3.0 bilgi teknolojisinin özü “dil”e dayanmaktadır. Geçiş sürecinin hızı gerekli ontolojilerin oluşmasına bağlıdır. Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan İngilizce için sorun olmamakla birlikte, Türkçe için bu süreç daha yavaş işlemektedir. Bu sürecin tamamlanması için öncelikle içerik, sonra da her dilde bu içeriği anlamlandıracak teknoloji ve yazılımların geliştirilmesi, akademik projelerin ticari potansiyele dönüştürülmesi gerekiyor.
Sektörü, üretim ve hizmet alanı ne olursa olsun, her firma bir gün internet girişimcisi olacak!
Tepki değil ilgi çekmek, izlenirliği alışkanlığa, bağlılığı bağımlılığa dönüştürmek için kendi marka ve ürünlerini ön plana çıkarmadan, dolaylı yollardan üretilip sunulan popüler içerik gereksinimi, markayı destekleyen bağımsız dijital girişimci fikirlerini oluşturmaya başladı.
Markalar ortaya çıkan bu oluşumu, bir tür yenilikçi ‘marketing PR’ ya da sosyal sorumluluk projesi yatırımı olarak görüyorlar. Bu dijital ekosistem olanağını, marka için bir medya fırsatına çevirmeye çalışıyorlar.
Tüketici ve potansiyel müşterilerle doğrudan iletişimde olmak, onlarla günlük hatta anlık etkileşimde bulunabilmek, pazarlama olanaklarının yanı sıra markanın itibar yönetiminde de avantajlar sağlıyor.
Sosyal ağlar platformundaki gelişmeler, medya planlamasındaki stratejik bir önemin ötesinde, markaların kendi mikro-medyalarını oluşturmalarını gerektiriyor.
Kolay ve hızlı ulaşım, sunulan içerik çeşidi zenginliği karşısında doyumsuz bir beklenti moduna giren, kolay kolay memnun olmayan nazlı tüketici/kullanıcıyı memnun edebilmek için harcanan onca çaba ve yatırımların giderek daha da profesyonelleşmesi gerekiyor. İşte bu da yeni bir ek-iş ve gelir modeline dönüştürülmesini gündeme getiriyor.
Markalar; Facebook profilleri ile hayran ‘fan’ları, Twitter’daki ‘tweet’lerinin daha çok ‘retweet’, FriendFeed’deki paylaşımlarının ‘FF’ edilerek takipçi sayılarını arttırmak, kurumsal bloglarının üyelerini çoğaltmanın yanı sıra, bu sosyal medya rüzgarının şişirdiği yelkenlerinin cazibesiyle kendilerini birer internet girişimcisi, sosyal medya işletmecisi olmaya başladılar. Kendi bünyelerinde böyle bir girişime çekinen patronlar bile en azından dijital ekosistemde melek yatırımcı olmaya ve girişim sermayesi koymaya sıcak bakıyorlar.
Markalar sosyal medyadaki kendi sayfa, profil ve blogları dışında, müzik-video podcast sunumlarına da sponsor olarak, toplumu olumlu etkilemeye, hedef kitlelerinin gönlünü kazanmaya çalışıyorlar.