Microsoft Japonya’daki ofisinde test etti: 4 işgünü ve 3 günlük hafta sonu tatili, verimliliği yüzde 40 arttırdı5 sene ÖNCE
Microsoft Japonya’daki ofisinde test etti: 4 işgünü ve 3 günlük hafta sonu tatili, verimliliği yüzde 40 arttırdıÜcretli çalışan kişilerin büyük çoğunluğu işyerlerinde mutsuz ve işlerini de severek yapmıyorlar. Oysa mutlu çalışan mutlu müşteri demek. Peki çalışanlar neden mutsuz?
Ofislerde çalışma saatlerinde sosyal medya kullanımı çalışanların verimliliğini düşürüyor mu yoksa arttırıyor mu?
“İş dünyasının geleceği ne?” kitabının yazarı Brian Solis, Wall Street Journal’de yayınlanan bir makalede bu sorulara yanıt bulmaya çalıştı.
Keyifle işinizi mi yapıyorsunuz? Tam olarak değil. Çoğumuz işlerimizi yaparken pek de keyifle bunu yapmıyoruz.
Gerçekte global işgücünün yüzde 13’ü kendilerini tam olarak işlerine verdiklerini belirtiyor. Gallup tarafından 2013’ün sonunda yapılan araştırmaya göre katılımcıların yüzde 63’ü kendilerine işlerine hiç vermediklerini dile getiriyor. Çalışanların çoğu işin aslında şirketteki zombiler gibi yalnızca maaş alacaklarında hareketleniyor.
Bu üzücü durumun sorumlusu çalışanlar mı? Hayır. Sorun yönetimde yatıyor ya da daha doğrusu eksik yönetimden. Müdürler net bir şekilde liderlik yapamıyor ya da çalışanların kendilerini işlerine vermelerini sağlayamıyor.
Sorun şu ki pasif çalışma ve çalışmaktan kopma şirket karlılığını azalttığı gibi çalışanların moralini de bozuyor. Buna karşın aktif şekilde kendilerini işe veren çalışanlar hem işteki ilişkilere hem de şirketin bilançosuna olukça etki ediyor.
Bu bilgiye ulaşmak için LinkedIn ile bir araştırma projesi için ortaklık yaptım. Bu proje ile şirketlerin çalışanlara yönelik özel katılım programları uygulaması amaçlanıyordu. 2013 ve 2014’te LinkedIn ile birlikte binlerce çalışanla şirketlerin katılım programları hakkında anketler yaptık.
Çalışma aynı zamanda yaptığımız “sosyal olarak aktif” 100 şirket incelemesi ile de desteklendi. Bu araştırmada da çalışanların kendilerini işe vermeleri ve çalışmalar projeleri için LinkedIn platformunu kullanan şirketler hedef alındı. Bu listenin üst sırasındaki 25 şirket bu yıl LinkedIn tarafından açıklandı.
Çalışanların kendilerini işe vermesinin sağladığı yararı daha iyi anlamak için sosyal olarak aktif şirketlerin ve bu listede olmayan şirketlerin çalışanları ile niceliksel ve niteliksel araştırmalar yaptık. Amacımız LinkedIn’de sosyal olarak aktif şirketlerin diğer şirketlere kıyasla neyi farklı yaptıklarını, çalışanların uygulanmakta olan katılım programları ile hakkında ne hissettiklerini ve bunların sonuçlarını ölçmek idi. Ayrıca kontrol grubu dışındaki çalışanlarla da anketler yaparak sonuçları karşılaştırdık.
Sonuçlar “İlişki Ekonomileri: Sosyal medyada özgün iletişim ve katılım çalışanların birbirleri ile ilişkisini artırırken bilançoları nasıl iyileştirir” başlıklı makalede yayınlandı.
En azından ulaştığımız sonuç aktif çalışan katılım programlarının işe yaradığı. Araştırmamız açıkça gösterdi ki sosyal olarak aktif şirketler daha fazla aday müşteri, takım inovasyonu ve yetenekli kişiler yaratıyor.
Örneğin sosyal olarak aktif şirketlerin yüzde 57’si büyük yetenekleri çekmekte daha başarılı. (hedef grupta bu oran yüzde 41 iken kontrol grubunda yüzde 25) Ayrıca bu şirketlerin yüzde 40’ı daha rekabetçi olduklarını düşünüyor. Dahası üst düzey yetenekleri çekme konusunda sosyal olarak aktif şirketler ideal adayları kazanma konusunda yüzde 58 daha şanslı.
Yararlar bunlarla da sınırlı değil. Sosyal olarak aktif şirketlerin çalışanları şirketleri hakkında daha olumlu ve iyimser düşüncelere sahip.
Bu rakamlar yalnızca bilineni daha da netleştiriyor: Çalışan katılımı liderliğin ve iş başarısının temeli. Sosyal olarak aktif olan şirketler kasıtlı iletişimin, sosyal içeriğin ve toplum stratejisinin işe yaradığını biliyor. Bu şirketler çalışanlarını bilgilendiriyor ve güçlendiriyor. Böylece hemfikir profesyonellerin bilgi paylaşımlarında bulundukları, işbirliği yaptıkları, sorunları çözdükleri, yeni fırsatlar yarattıkları topluluklar ortaya çıkıyor.
Şunu da belirtmek de yarar var. “Sosyal katılım” sosyal medya demek değil. Bu şirketlerin sosyal medya platformlarını nasıl kullandıkları ile ilgili. Sosyal olarak aktif şirketler gerçekten daha açık ve iletişime dönük kültürlere sahip. Buralarda çalışanlar dinlemek ve öğrenmek için teşvik ediliyorlar. Çalışanlar, güvenin bir ölçü olduğu ve ilişkilerin ekonomik değer sunduğu yeni dönemin iş dünyasına hazırlanıyor.
Bu şirketlerin de dile getirdiği gibi mutlu çalışan mutlu müşteri demek. Daha iyisini yapabiliriz. Ancak şirket yöneticilerinin çalışanların moralini yükseltmeyi ve güvenlerini artırmayı istemelerinden daha fazlasını yapması gerekiyor. Yöneticilerin kendilerinin aslında sorun olduğunun farkına varması gerekiyor.
—Brian Solis, rahatsız edici teknolojilere odaklı çalışan araştırma ve danışma şirketi Altimeter Grup’ta analist olarak görev yapıyor. Kendisi ayrıca “İş dünyasının geleceği ne?” kitabının da yazarı. Kendisini Twitter üzerinden takip edebilirsiniz: @BrianSolis
Kaynak: Wall Street Journal / Türkiye