Türkiye iş gerginliğinde ilk sırada!9 sene ÖNCE
Türkiye iş gerginliğinde ilk sırada!
Özel sektörde işverenlerin ‘daha düşük ücretli daha az personelle daha çok iş' anlayışı çalışanları ‘tükenme’ noktasına getirdi
Yapılan çeşitli araştırmalar, çalışanların giderek daha ağır bir yükün altına girdiğini ve bunun sağlık konusunda ciddi tehdit oluşturduğunu ortaya koyuyor. İş dünyasında, çalışanlar arasında yüksek kan basıncı, mide ülseri, sindirim sistemi sorunları gibi psikosomatik hastalıklar ve depresif bozukluklar giderek daha fazla görülmeye başlanıyor.
Almanya’da Bertelsmann Vakfı’nın yaptığı bir araştırmada görüşü alınan her üç kişiden biri, işyerinde kendisinden giderek artan beklentilere nasıl karşılık verebileceğini bilmediğini söylüyor. Raporda, işyerinde belirlenen hedefe ulaşıldıktan sonra daha da yüksek hedeflerin saptandığına ve bu kısırdöngü durdurulmadıkça, çalışanların sınırlarının sürekli zorlandığına dikkat çekiliyor. Çalışma koşulları zorlaşırken, işsiz kalma endişesi de etkili oluyor. “İşsiz kalacağıma haftada 40 saat çalışmayı tercih ederim” diyor, Bonn’daki bir fotoğrafçıda çalışan Peter Schiffer ve Almanya’da haftalık çalışma süresinin 40 saate çıkarılması yönünde işverenlerden gelen talebe, zorunlu olduğu takdirde kayıtsız kalamayacağını belirtiyor.
Çalışanlar ‘tükeniyor’
Stresli iş yaşamı, artan iş yükü, mesai saatlerini çok aşan sürelerde çalışmak zorunda kalmak ya da işi sürekli olarak eve taşımak, iş ile özel hayat arasında denge kuramamak çalışan insanlarda tükenmişlik (burnout) sendromuna davetiye çıkartıyor.
Ruhsal sorunlar artıyor
Bertelsmann Vakfı’nın iş dünyasının getirdiği yükü inceleyen raporunda da birçok çalışanın kendi kapasitesini zorladığına ve öncelikli olarak kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalıştığına dikkat çekiliyor. Eskiden geçerli olan erdemlerin ağırlığının günümüzde azaldığına vurgu yapılan raporda, çalışanların kişisel özelliklerine de giderek daha az önem verildiği kaydediliyor. Buna, ulaşılması zor hedefler, bilgi akışındaki tıkanıklıklar ve işletmede sürekli yenilenen çalışma yöntemleri de eklenince, çalışanların üzerindeki yük ve bunun akabinde sağlık sorunları artıyor. İstihdam piyasası araştırmacısı Hartmut Seifert, “Ruhsal sorunlarda bir artış gözlemliyoruz. Stres, zaman baskısı, bunların hepsi giderek daha fazla rol oynuyor. Çalışma saatlerinin uzaması, ama aynı zamanda çalışma organizasyonundaki değişiklikler de bunda etkili oluyor.” diyor.
Tükenmişlik Sendromunun belirtileri
İngilizce bir sözcük olan “burnout” sözcüğü, tamamen yanıp, tükenmek anlamına geliyor. Tükenmişlik sendromu, uzun süre boyunca sınırlarını zorlayarak çalışan, iş hayatında yüksek beklentilere sahip olan ve kendini ruhsal açıdan yenileyemeyen kişilerde daha sık görülüyor.
Sosyal terapi alanında çalışan Rıza Kavasoğlu “bir fabrikada çalışmanın, büyük bir sanayinin parçası olmanın insanın doğasına aykırı olduğuna” dikkat çekiyor. Kavasoğlu, sürekli aynı işi yapan, stresli ortamlarda çalışan kişilerde tükenmişlik sendromuna daha sık rastlandığını belirtiyor.
Klinik psikolog Ayşin Yeşilay İnan, insanları görmek istememek, işten artık zevk almamak, depresyon ve buna bağlı olarak uykusuzluk, yorgunluk ve vücudun çeşitli yerlerindeki ağrıların tükenmiş sendromunun belirtileri arasında bulunduğunu belirtiyor. Yeşilay İnan, bu belirtilerin yanı sıra “işe giderken ayaklar geri gidiyorsa, işe karşı isteksizlik duyuluyorsa” bir doktora başvurulmasını tavsiye ediyor.
Berlin yakınlarındaki Bernau merkezli Brandenburg Kliniği’nde çalışan Yeşilay İnan, tükenmişlik sendromuna yol açan farklı nedenlerin bulunduğunu dile getiriyor. İnan, ruhsal ve fizikî şikâyetlerini dikkate almayan insanların, bu durumu “fark edememesi ve artık işin içinden çıkamaması” halinde tükenmişlik sendromuna yakalandığını ifade ediyor. İşsiz kalma korkusu nedeniyle, çalışmaya devam etmek, iş yerinde psikolojik tacize (mobbing) maruz kalma, şefin baskısı, kadınlarda kariyerin yanı sıra anne olmak, tükenmişlik sendromuna yol açabiliyor.
Stresin faturası 240 milyar
Kapasitesi zorlanan çalışanların yüz yüze olduğu sorunlar, sadece Almanya’ya özgü değil doğal olarak. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı’nın verilerine göre, çalışma hayatındaki stresin faturası sadece Fransa’da 4 ila 6 milyar euro. İngiltere’de de çalışanların, işyerindeki stresten kaynaklanan ruhsal sorunlar nedeniyle yılda ortalama 24 gün işe gidemedikleri bildiriliyor. Hükümetlerin iş hukuku konusunda çalışanları koruyan birçok kuralı gevşetmeye çalıştığı İtalya ve İspanya’da ise mesleki gerekçeli hastalıkların sayısı artıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) geçen sonbaharda yayınladığı İstihdam Görünüm Raporu ile 23 Avrupa ülkesindeki iş dünyasını, çalışma koşullarının çalışanlara getirdiği fiziksel ve ruhsal yükü mercek altına almıştı. Türkiye, Slovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya ile listenin en altında, Almanya ise 17’nci sırada yer almıştı. Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı, genel eğilimin giderlerde en büyük kalem olan personel masraflarını kısmak için çalışan sayısının azaltıldığını, fakat üstesinden gelinmesi gereken iş hacminde bir azalma olmadığını kaydediyor. Çalışma hayatındaki stresin yol açtığı hastalıkların Avrupa’daki işletmelere faturasının 240 milyar euroya yaklaştığını belirten Ajans Direktörü Christa Sedlatschek, konuyu görmezden gelmek gibi bir seçeneklerinin olmadığını söylüyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı tarafından geçen yıl başlatılan ‘Sağlıklı İşyerleri Stresi Yönetir’ kampanyası, işverenleri ve çalışanları iş yerinde stres konusunu birlikte ele almaya çağırıyor.
İşverenler bile bu durumdan paniğe kapılmaya başladılar!
Alman İşverenler Konfederasyonu da çalışanların sağlığının işverenlerin temel çıkarları doğrultusunda olduğu kanısında. Bertelsmann Vakfı'nın hazırladığı ve çalışma koşullarının yol açtığı sağlık sorunlarının giderek arttığını gösteren raporun ardından, İşverenler Konfederasyonu da, çalışanların çalışma saatleri konusunda daha bilinçli ve sorumlu davranmaya çalışılacağı açıklamasını yaptı.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe