Independent Türkçe yayına başladı6 sene ÖNCE
Independent Türkçe yayına başladıİnsanlar sosyal medyada kendilerini beğendirebilmek için tükeniyorlar!
Today.com sitesi bir araştırma yapmış ve Pinterest kullanıcısı kadınların “Yeterince iyi olamama” korkusu yaşadığını açıklamış. Peki diğer sosyal medya mecraları kişiliklerimizi nasıl etkiliyor?
Bir de Homo Sapiens (yani biz, hepimiz) için “sosyal hayvanlar” denir! Dahası, internet sayesinde hiç olmadığı kadar sosyalleştik. Peki sosyal medya çıktı çıkalı bencilliklerimiz ve her yanımızdan fışkıran farklı egolar, kusurlarımız, komplekslerimiz “sosyalleştikçe” artıyor olabilir mi?
Today.com sitesi Amerikalı 7 bin “anne” ile bir araştırma yapmış. Bu 7 bin annenin yüzde 42’sinin “Pinterest stresi” altında oldukları sonucu çıkmış ortaya. Pinterest, bir “ilham kaynağı duvarı” sitesi. Herkes yaptığı el işlerini, evinin dekorasyonunu, beğendiği elbiseyi, hayalindeki mutfağı burada paylaşıyor, beğendiklerini kendi ilham duvarına iğneliyor. Araştırmaya göre Pinterest, annelerde “yeterince yaratıcı olmadıkları, el işlerinde iyi olmadıkları” gibi üzüntülere sebep oluyormuş.
En çok kullanılan sosyal medya networklerinin her biri başka bir amaca hizmet ettiğine göre aslında ne kadar çok sosyal medya hesabımız varsa o kadar çok arızalıyız diyebiliriz yani. Çünkü Today’in araştırmasına bakarsak her site içimizdeki başka bir canavarı besliyor.
1- TWITTER: APTAL GÖRÜNME KORKUSU
En hızlı çalışan sosyal ağ olan Twitter, hepimizde “bir şey mi kaçırdım acaba” korkusu (FOMO- Fear of missing something) yaratıyor. Ama bu sadece birinin doğum gününü kaçırma değil; yapılan esprileri, dönen geyikleri, topluca küfredilen mevzuları, dünyanın öbür ucunda çıkan yangın için toplu üzüntü sohbetlerini kaçırma korkusu. Yazdığınız şeyi başkaları zaten çoktan biliyor muydu? Yaptığınız espri çok mu salakça? İzlediğiniz diziyle ilgili tweet sizi çok mu varoş gösterdi? En büyük Twitter korkuları bu tarz şeyler…
Twitter’dan önce olmayan korkular: Takipçi sayısının azalması korkusu, yazdıklarınızın zaten bilinen şeyler olduğu korkusu, düşündüğünüz şeyleri söyleme tarzınız yüzünden yanlış anlaşılma korkusu, imlânızın bozukluğu yüzünden eleştirilme korkusu.
Gerçek hayatta karşılığı: Herkesin konuştuğu makaleyi okumamış olmanız ve cahil, gündemden uzak görünmeniz. Herkesin gittiği partiye, konsere, filme sizin gitmemiş olmanız ve pazartesi herkes o partide olanlardan bahsederken sizin söyleyecek söz bulamamanız.
2- FACEBOOK: KİŞİSEL BAŞARISIZLIK HİSSİ
Liseden arkadaşınızın çocuğu olmuş. Daha 40’ı çıkmamış bebeğin 50 fotoğrafını koymuş Facebook’a. Eskiden olsa 10 senedir görmediğiniz birinin hayatında olan biteni ya komşu Zehra Teyze’den öğrenirdiniz ya da bir vesile ile karşılaşınca. Şimdi kim nerede kiminle, ne zaman tatile gitti, tatilde ne yedi ne giydi, hangi işe girdi, ne zaman evlilik teklifi aldı hepsi gözümüzün önünde. En fenası eski sevgililerin mutluluk tablosu fotoğrafları. Hangimiz eski sevgilinin yeni sevgilisiyle olan fotoğrafına bakıp “Benimleyken de böyle mutlu görünüyor muydu” diye düşünmemiştir ki? Hoşlandığınız kadın/adam yeni biriyle arkadaş oldu. Acaba ne zaman tanıştılar? Acaba potansiyel sevgili mi? Paranoyayı arttıran yer Facebook. Arkadaşlarınızın Facebook zaman tünellerine bakıp bakıp kendi hayatınızı onlarla kıyaslamak ve “hayatta başarısızım” hissiyle dolup taşmak bu çağın hastalığı. Oysa Facebook ve diğerleri “an”lardan ibaret. Ve o anlarda herkes en iyi şekilde görünmek için çabalıyor. Yani hayatına gıpta ettiğiniz arkadaşınız da muhtemelen sizin hayatınızı gözetlerken bu duyguları hissediyor. Eski sevgiliniz mi? Onun hâlâ sizin Facebook fotoğraflarınızı kontrol ettiğini söyleyerek sizi umutlandırmayı pek istemem!
Facebook öncesi yaşamadığımız stresler: Facebook’a koyacak çok fotoğraf çekmemiş olmanız; çünkü egzotik ülkelere tatile gitmiyor oluşunuz, ayrılık yaşadığınız anda bunu yüzlerce kişinin hemen öğrenecek olması, aileniz de Facebook kullanıcısıysa duvarınıza saçma sapan şeyler yazıp sizi utandırmaları…
Gerçek hayattaki karşılığı: Eski bir arkadaşın ya da uzak bir akrabanın düğününde bir araya geldiğiniz eşe dosta hâlâ evlenmediğinizi, sevmediğiniz o işte çalıştığınızı vs. anlatmak ve onların yüzlerindeki yargılayıcı ifadeyi görmek zorunda olmak…
3- INSTAGRAM: ‘BENİM NEDEN ÖYLE DEĞİL’ ÜZÜNTÜSÜ
Herkesin fotoğraflarında evleri çok güzel, kedileri sizinkinden sevimli, arkadaşları pek havalı, gittikleri partiler çok eğlenceli, gezdikleri ülkeler ne çok… Şu blogger kızın banyosu, Pinterest’te “Hayalimdeki banyo” diye pinlediğiniz fotoğrafın neredeyse aynısı! İş yerinde hiç sevmediğiniz şu arkadaşınızın yeni ayakkabıları sizin maaşınızın yarısı kadar… “Onların öyle, benim neden böyle” derdi Instagram’ın, Vine’ın ve bu tarz paylaşım yerlerinin en büyük yan etkisi.
Instagram’dan önce olmayan korkular: Ya hiç “like” almazsa, ya doğru filtreyi kullanmayı beceremediysem, ya benim hayatımın fotoğrafları çok sıkıcıysa?
Gerçek hayattaki karşılığı: Bu elbise beni şişman mı gösteriyor, şimdi orada herkes olacak daha güzel, daha şık görünmeliyim gibi kaygılar…
Heja Bozyel / HaberTürk