2024 DİJİTAL PAZARLAMA REHBERİ1 sene ÖNCE
2024 DİJİTAL PAZARLAMA REHBERİPsikiyatri profesörleri sosyal medyanın hayatımızdaki yerini değerlendirdiler
Fotoğraf, fikir, aktivite derken sosyal medyada acılarımızı dahası kaybettiğimiz yakınlarımıza yönelik hislerimizi de sıcağı sıcağına paylaşır hale geldik? Peki bu durum nasıl yorumlanmalı?
Facebook kurulduğu 2004 yılında ABD’de üniversitelerdeki öğrencilerin birbirleriyle iletişim kurmasını sağlıyordu. Türkiye’deki asıl patlamasını 2007-2008 yıllarında yaptı. Twitter da yayına başladığı 2006’dan 2009 yılına kadar olan dönemi, popüler olacağı günleri bekleyerek geçirdi. Artık bu iki site çok meşhur. Fotoğrafla başlayan paylaşım bugün farklı bir boyut kazandı. Artık her anımızı paylaşıyoruz. Öyle ki, pek çok kullanıcı ölen yakınlarına bile Twitter’dan, Facebook’tan ağıt yakıyor. Peki bu durum nasıl yorumlanmalı?
Prof. Erol Göka / Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü:
Bu sorunun cevabını ben de hep düşünüyorum. Kimine göre normal, kimine göre olağan olmayan tepkiler görüyoruz. Bunu anlamaya çalışmalıyız. Sosyal ağlardaki bu paylaşımlar bilmediğimiz şeyler. Çünkü insanlar böyle bir iletişim biçimini bilmiyor. Sevinçlerini, acılarını, haberlerini buralarda paylaşıyorlar. Yeni bir tür ilişki sistemi oturmaya başladı ve dünya bu anlamda değişiyor. Bizler yeni denizin balıklarıyız.
TELEFON DA TUHAF GELİYORDU
Sosyal ağlar bir tür insanmış gibi algılanıp ona göre davranılabilir mi tartışılır, fakat o platformlar kullanılarak insanlar derdini, sevincini başkalarıyla paylaşma imkanı buluyor. Teknolojiler önce bizleri sınıyor, sonra da yaşam tarzlarımızı belirliyor. Bence yaşananları bir süre sonra normal görmeye başlayacağız. Otomobil de, telefon da başta tuhaf, yabancı geliyordu, bir süre sonra alışıldı ve şimdi normal görüyoruz.
Psikiyatri Profesörü Kemal Sayar:
KARŞILIKLI ÇIKAR İLİŞKİSİ OLUŞUYOR
Sosyal medya bize ‘göründüğün kadar varsın’ diyor. Herkes elinde avucunda başkasının dikkatini çekebilecek ne varsa ortaya döküyor. Güzellik, kaslar, yakınlık, acılar… Sosyal medya ile hepimiz bir sirkte yaşıyor gibiyiz, başkasının onayı bizim varlığımız için olmazsa olmaz hale geliyor. İnsanın anonimleştiği, herkesin kendi farklılığı ile kendini var etme çabasına girdiği bir zamanda, sosyal medya narsistik ihtiyaçların karşılandığı elverişli bir mekan halini alıyor. Acılarımı göstererek ilgi istiyorum, en güzel fotoğrafımı sunarak biricikliğimi birileri teyit etsin istiyorum. Bir süre sonra sosyal medya arkadaşlığı, insanların karşılıklı bir çıkar ilişkisi içinde birbirinin yalnızlığını giderdiği kırılgan bir ağa dönüşüyor.
HAYATLAR SIĞLAŞIYOR
İnsanlar nerede olduklarını, ne yiyip içtiklerini, kiminle olduklarını daima göstermek yolunda saplantılı bir uğraş içine giriyor ve herkesi kendi hayatlarının röntgencisi kılmak istiyorlar. Bir hayat, ancak izlenme değeri varsa, eğer başka bakışların altında yaşanıyorsa var kabul ediliyor. Kamusal olanla mahrem olan arasındaki sınırlar belirsizleşiyor. Bu yönüyle de hayat sığlaşıyor, sadece göstermeye değer edimler uğruna yaşanan bir seyir nesnesine dönüştürülüyor. İnsanlar kendi acılarına da yabancılaşıyor, bir acı seyir nesnesi kılınmak suretiyle ‘light’laşıyor ve insana öğretme yeteneğini yitiriyor.
AKŞAM / Alaz KUSEYRİ