Yıllar sonra İstanbul’a kar fırtınası geliyor! Hazır mısınız?4 sene ÖNCE
Yıllar sonra İstanbul’a kar fırtınası geliyor! Hazır mısınız?Taksim’i Yayalaştırma Projesi kapsamında yıkılmasına karar verilen ve önceki gece yarısı ağaçların sökülmeye başlanmasıyla birlikte İstanbulluları ayağa kaldıran Taksim Gezi Parkı’nın fotoğraflı tarihçesini Arif Atılgan’ın kaleminden sunuyoruz.
1928-1938 yılları arasında İstanbul’un hem Valisi hem de Belediye Başkanı olan Muhittin Üstündağ İstanbul’u planlı hale sokmak istemiş ve Fransız mimar Henri Prost’u İstanbul’a davet etmişti. İstanbul’a gelen Henri Prost’un hazırladığı 1937 tarihli İstanbul Nazım Planında iki büyük Park önerilmektedir. Bunlardan biri Tarihi Yarımadada Arkeloji Parkı olarak 1 Nolu Park, diğeri ise Taksim-Maçka arasında yeşil alan olarak 2 Nolu Park olmaktadır.
2 No lu Park Taksim Meydanından başlamakta, Harbiye, Maçka ve Dolmabahçe’ye kadar uzanan yaklaşık 30 Hektar büyüklüğünde bir alanı kaplamaktadır. 5 Aralık1938 tarihinde İstanbul Valiliği ve Belediye Bakanlığına atanan Dr Lütfü Kırdar da aynı çalışmalara devam etmiş, 1939-1942 yılları arasında çizimleri bitirilen projenin uygulamasını gerçekleştirmiştir. Lütfü Kırdar, İnönü adıyla anılan Gezi Parkının uygulamasını 1943 yılında bitirmiş ve açılışını kendisi yapmıştır.
Gezi Parkının gezinti bölgesi Taksim-Harbiye arasındaki 1500 MT lik kısım idi. Bu parkın başlangıç yeri Taksim Meydanının bulunduğu alandı. Parkın başlangıç noktasına cumhuriyetin ikinci adamı İsmet İnönü’nün heykelinin dikilmesi planlanmıştı. Heykelden Vakıflar Oteli (Sheraton-Ceylan İntercontinental) ne kadar olan kısım düzenlenmiş, daha sonrası ise yürüyüş alanı olarak bırakılmıştı. Maçka- Dolmabahçe aralığı ise ağaçlık alan olarak kalmıştı. Aslında Plana iyi bakıldığında Maçka ve Gümüşsuyu yükseltilerinin arasında kalan, Harbiye’den Dolmabahçe’ye inen vadinin tamamının yeşil alan olarak düşünüldüğü görülecektir. Belli ki Prost bu vadiyi ilerde kent kalabalıklaşsa da insanlara temiz hava aldıracak bir alan olarak düşünmüştü.
Tarif edilen vadiye baktığımızda planın paftalara çizildiği 1939 yılında bu alanda şu binalar bulunmakta idi: Taksim Kışlası (1780), Taşkışla (1846-1852), Dolmabahçe Gazhanesi (1853-1856), Harbiye (1864), Pastör Hastanesi (1896) ve Dolmabahçe Sarayı Ahırları.
2 No lu Plana uygun düzenleme yapılırken, yerine park yapılmak üzere, önce 1940 yılında Taksim Kışlası yıkılmıştı. Diğer yandan planla ilgili olarak Taksim Belediye Gazinosu (1940) ve Açıkhava Tiyatrosu (1947) inşa edilmiş idi. İsmet İnönü’nün heykelinin ise 1940 lı yıllarda kaidesi hazırlanmış, ancak 1950 yılından sonra siyasi nedenlerle heykel kaidesinin üzerine konmamıştı. O yıllardan sonra da alanın adı Taksim Gezisi olarak anılmaya başlanmıştı. Heykel 1982 yılında İsmet İnönü’nün Maçka’daki evinin karşısındaki parkın ortasına konmuştu.
Yukarıda tarif edilen vadide bugün şu binalar da bulunmaktadır: Dolmabahçe Sarayı Ahırlarının yerine İnönü Stadı (1947), İstanbul Radyoevi (1949), Spor Ve Sergi Sarayı (1949) ve daha sonra Lütfü Kırdar Uluslar Arası Kongre Merkezi (1996), Hilton Oteli (1955), Divan Oteli (1956), Muhsin Ertuğrul Sahnesi (1970), Harbiye Orduevi (1974), Taksim Belediye Gazinosu yerine Vakıflar Oteli (Sheraton-Ceylan İntercontinental) (1975), Atatürk Kitaplığı (1981), Cemal Reşit Rey Konser Salonu (1989), Hyatt Regency Oteli (1994), Gökkafes (1998), Pastör Hastanesi yerine Konut Binaları (2006), ve Maçka Parkı içerisindeki çeşitli yapılaşmalar.
Mimarlık camiası bu yapıların bazılarına sempatiyle, bazılarına ise antipatiyle bakmaktadır. Ancak onları gerçekleştiren mimarların bazılarının önemli isimler olduğunu belirtmekte yarar vardır sanırım.
1960 lı yılların ikinci yarısında mimarlık eğitimim sırasında topografya dersimizde, o yıllarda boş olan Taşkışla binasının alt tarafındaki arazinin haritasını çıkarmıştık. Bu arazi İnönü Stadının otoparkına kadar doğal bir şekilde iniyordu ve bugün üzerinden geçen yol henüz inşa edilmemişti. Bugünkü Gökkafes’in bulunduğu alanın civarında ise metruk sayılabilecek iki katlı ahşap bir ev vardı. Bana göre İstanbul’un en güzel manzaralı evi olan bu binada daha sonraki yıllarda Lalezar Gazinosu adında bir eğlence mekânı faaliyet göstermişti. Maçka Parkının içerisi ise tamamen vahşi ormanlık alan gibiydi. Maçka’dan Taşlık’a doğru inen yokuşun Parka bakan kısmında oluşturulmuş balkon şeklindeki teraslarda bulunan banklarda oturmak büyük keyifti. Bugün bu teraslardan, merdivenlerle aşağıdaki parkın içersinde bulunan çeşitli eğlence yerlerine inilmektedir.
Taksim-Harbiye arasındaki Gezi alanının içersinde bugüne kalmış tek boş alanın, Gezi Parkının planlandığı yıllarda oradaki tek dolu alan olan Taksim Kışlasının bulunduğu yer olduğu görülmektedir. Yıkılmış kışlayı tekrar inşa ederek bu alanı da doldurmanın doğru bir tarafı yoktur. Aslında bütün vadiye yapılmış olan, yukarıda sayılan çok sayıdaki binalara rağmen burasının yine de yeşil kaldığı tespit edilebilmektedir. Sadece Gezi Parkının değil, Vadinin tamamının bu haliyle bile korunabilmesi yine de kazançtır diye düşünüyorum.
Arif Atılgan / mimdap.org