Dijital asistanınız sizin yerinize alışveriş yapacak6 sene ÖNCE
Dijital asistanınız sizin yerinize alışveriş yapacakEuler Hermes, yeni neslin yaşama biçimi ve tüketim alışkanlıkları araştırmasının sonuçlarını açıkladı
Uluslararası Risk Yönetimi ve Danışmanlık Hizmetleri Firması Euler Hermes’in baş ekonomisti Ludovic Subran, ING Bank tarafından düzenlenen Uluslararası Ticaret Semineri’nde ‘Y kuşağı’ olarak adlandırılan 1990 sonrası doğumlu yeni nesil genç kuşağın yaşam biçimi ve tüketim alışkanlıklarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Subran, yelpazeyi biraz daha geniş tutarak, 18 – 35 yaş arası genç kuşağın toplumsal profili konusunda ilginç bilgiler aktardı. Buna göre, gençler anı yaşıyorlar, tasarruf yapmıyorlar. Yani kısacası hayatlarını ev, araba, okul taksitlerine gömmeyi istemiyorlar.
Ludovic Subran’ın araştırma sonuçlarına dayanan konuşmasının satır başları şöyle:
Artık klasik ekonomi teorileri yetersiz gelmeye başladı, çünkü dünyadaki tüketicinin profili ve davranış biçimi değişmeye başladı. Alışılmışın dışında reaksiyonlar veriyorlar.
O yüzden onları algılamadan ekonominin seyrini ve gidişini anlamamız zor.
Bu yeni tüketicilerin özellikleri ve yaşam felsefeleri nedir?
Bir bağımlılıkları yok.
Bu yüzden milliyetçilikten uzaklar.
Dünya vatandaşı olmayı hedefliyorlar.
Dinlere ve ideolojilere karşı soğuklar. Ama hayvan haklarına, çevreye, insan haklarına duyarlılar.
Genel olarak aktivistler. Sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyorlar.
Algıları çok açık, çok hızlı öğreniyorlar.
Sabah 9 akşam 5 tipi işlerde çalışmak istemiyorlar. Yaratıcı, yükselen trendi olan, uluslararası işlerle ilgileniyorlar.
Konut alıp hayat boyu ev kredisi ödemek istemiyorlar. Air-bnb gibi ev kiralama sistemleri ile dünyanın her tarafında yaşayabiliyorlar.
(Bu sistemin ilerde şehir otelciliğini bitireceği konuşuluyormuş bu arada. Çok daha makul fiyatlarda Paris’in göbeğinde bir evde kalabiliyorsunuz)
Evlenip tek bir kişi ile ömür geçirmeye sıcak bakmıyorlar.
Evlenirlerse de sürmüyor, bir kaç yılda boşanıyorlar.
Çocuk sahibi olmaya da sıcak bakmıyorlar. Daha ileri yaşlarda, belki bir çocuk.
Lüks araba alıp borç ödemek istemiyorlar.
Bu sistem hantal geliyor onlara. Duruma göre bisiklet, motosiklet, taksi ve metroyu tercih ediyorlar.
‘Haute Coutere’ denilen lüks giyime de bakış açıları farklı. İmkanları olsa bile bu markalara büyük paralar harcamak istemiyorlar.
Onun yerine şık, spor, rahat kıyafetleri seçiyorlar.
Sloganları “Ulaşılabilir Lüks”
(Geçenlerde haber olmuştu. Üst sınıf markası Balmain, H&M için uygun fiyatlı koleksiyon hazırladı. Çünkü pahalı ürün satan markaların satışlarında düşüş varmış ve daha geniş kesimlere mal satmak istiyorlarmış. Muhtemelen yok olma tehdidi ile karşı karşıyalar.)
Teknolojiye ve iletişime sınırsız para harcayabiliyorlar, çünkü bu onlar için özgürlük demek.
Konuta, arabaya, lüks giyime para harcamak yerine eğlenceye, yeme-içmeye ve seyahate para harcıyorlar.
Bir kaç yıl çok çalışırlarsa sonraki bir iki yılı dünyayı gezmek için ayırmayı hedefliyorlar.
Emekli olarak ve konut alarak güvence sağlamakla ilgilenmiyorlar.
Bunun yerine yükselen trendi olan işlerde yaratıcı buluşlar ve işler yaparak hayatları boyunca yetecek paraları kazanmayı hedefliyorlar.
‘Bu konuda yazılacak teoriler, Nobel Ekonomi Ödülü alabilir’
Anı yaşıyorlar. Tasarruf yapmıyorlar. Yani kısacası hayatlarını ev, araba, okul taksitlerine gömmeyi istemiyorlar.
Dolayısıyla genel ekonomi kuramlarında geçen “şu koşullar gerçekleşirse tasarrufa ya da tüketime yönelme olur” gibi teoriler işlememeye başlıyor.
Çünkü tüketici profili değişiyor.
Dünya ekonomisinde durgunluk baş gösteriyor. Klasik tüketim düşüyor.
İlerde bu konuda yazılan teorilerin Nobel Ekonomi Ödülü alacağı söyleniyor.
Yukarda bahsedilen profil, Gezi olaylarında ortaya çıkan ve hepimize “bunlar da kim” sorusunu sorduran gençlerin profili aslında.
Ve İran’ı da şu anda değişime zorlayan içerdeki bu kesim.
Daha fazla özgürlük talep ediyorlar.