“Gelen, gideni aratmasın!” [Türkiye’de ve dünyada 2016 yılının genel değerlendirmesi]8 sene ÖNCE
“Gelen, gideni aratmasın!” [Türkiye’de ve dünyada 2016 yılının genel değerlendirmesi]1 Kasım seçimleri herkes için büyük bir sürprizle sonuçlandı. Kazanan dört köşe, kaybedenler ise yine ‘ne olacak bu memleketin hali’ derdine düştüler. Hem kazanan hem de kaybedenler için (her ne kadar seçim sonuçları ve Türkiye’nin yakın geleceği konusunda herkes gibi yanılmış olsa da), Doç. Dr. Selçuk Şirin’in “Yol ayrımındaki Türkiye” kitabını okumak bugünlerde yapılabilecek en iyi şey.
Doç. Dr. Selçuk Şirin, Anadolu’nun küçük bir köyünde doğmuş ve 18 yaşına kadar da o küçük köyde yaşamış. Kendi deyimiyle Türkiye’nin en başarısız ilinin en başarısız lisesinden mezun olmuş. Şirin’ in Anadolu’nun küçük bir köyünde başlayıp, Amerika’da devam eden müthiş bir eğitim ve başarı öyküsü var. Dünyanın önde gelen ve saygın eğitim kurumlarından biri olan New York Üniversitesi’nde (NYU) da öğretim görevlisi. Tam 20 yıldır da Amerika’da ve New York’ta yaşıyor. Son yıllarda istatistik ve davranış bilimleri alanında uzmanlığını yaptığı siyasi analizleriyle birleştirince, Türkiye’de haber televizyonlarında yayınlanan tartışma programlarının en önemli ve aranan isimlerinden biri oldu.
Can Kamiloğlu’nun Selçuk Şirin’le New York Üniversitesi’ndeki mütevazı makam odasında yaptığı söyleşinin 'güncel yanılsamalarını' atlayarak, kitap ve Türkiye’nin geleceği ile ilgili bölümlerini aktarıyoruz.
Şirin, yaklaşık iki hafta önce piyasaya çıkan ve dört baskı yapan, “Yol Ayrımındaki Türkiye: Ya Özgürlük Ya Sefalet” kitabının içeriğini de şöyle özetliyor, “Türkiye 2000’lerde ekonomik olarak bir yere geldi ama 2008’den sonra durdu. 2008 itibarıyla biz bugün ekonomik olarak bulunduğumuz noktaya geldik aslında. Bunu nereden söylüyorum. Kişi başına düşen milli gelirden söylüyorum. Elimizdeki temel ölçeklerden bir tanesi bu. Biz 2008 senesine geldiğimizde yaklaşık on bin dolar milli gelirimiz vardı. Bugün o hesabı yapın biz onun da altına düştük. Biz yaklaşık 2008 yılından bugüne geçen yedi yıllık süreçte bir yere ilerlemedik ekonomik olarak. Ekonomik olarak durduk. Bu ekonomik durgunluğunun nedenini de ben ekonomide değil, ekonomi dışı faktörlerde görüyorum. Birincisi hukukun üstünlüğü ya da hukuk sistemindeki sıkıntılar. İkincisi, özgürlüklerin önündeki engellerden kaynaklı ve sıkıntılar. Üçüncüsü de eğitim, Türkiye, bu üç alanda reform yapamadığı için, bu üç alanda bir sonraki evreye yani on bin dolardan, yirmi bin dolara götürecek aşamaya geçemedi. O yüzden yol ayrımında diyorum. Bu kitabı yazmamdaki temel gerekçe, bu ara dönemde bu bir yıl olur, iki yıl olur, bizim biran önce 2008 öncesi döneme geçip reformları gerçekleştirmemiz lazım. Reformlarla adil rekabeti sağlayıp, toplumun bütün süreçlerine eşit bir şekilde katılacağı adalet sistemini kurmamız lazım her alanda. Kaynakların bölüşümünde, toplumun bütün kesimlerinin adil bir şekilde katıldığı süreci yaratamazsanız kalkınamıyorsunuz’’
“Özgürlükler olmazsa kalkınma da olmaz”
Şirin, ikincil olarak kitabında özgürlükleri işaret ettiğini söylüyor, “Özgürlük çok önemli, artık özgürlük olmazsa kalkınma da olmuyor. Yani bizim on bin dolardan yirmi bin dolara çıkmamız için ne yapmamız lazım? Katma değeri yüksek ekonomiye geçmemiz lazım. Bu ne demek ? Fındık alıp onu markalayıp satmak demek. Fındık olarak satmak değil. Turizmde turiste üç kuruş köfte satıp üç kuruş kazanmak değil ona daha yaratıcı seçenekler sunup daha fazla kazanmaktır. Katma değeri yüksek deyince sadece teknolojiyi kastetmiyorum. Bu ekonomiyi kim yaratacak? Sadece özgür hareket eden, özgürce düşünen, sınırsız düşünebilen, bilginin önünde engeller olmayan kuşak, gençler yapacak. Özgürlük bu yeni ekonomik modele geçmek için çok önemli. Üçüncü yapısal değişimi ve dönüşümü de eğitim de yapmamız gerekiyor. Türk eğitim sistemi dünyanın ilk kırk eğitim sistemi arasında yok. Biz ekonomik büyüklük olarak şu an 18. sıradayız, değişiyor belki 19’a da düşmüş olabiliriz. 19. sıra diyelim ama gerçeğine bakınca siz çocuklarınızı ilk kırkın arasına getirmeyi becerememişsiniz. Bu, 12 yıldır böyle. Türkiye’nin bir sonraki evreye geçmek için, literatürde biz orta gelir tuzağı diyoruz. On bin dolar tuzağı. Çünkü dünyada üç- beş bin dolardan on bin dolara gelen birçok ülke var. Bu biraz mümkün ve kolay. Bu nasıl mümkün? Bunu yol yaparak yapabilirsiniz. İnşaatla yapabilirsiniz. Fındık satarak yapabilirsiniz. Ama on bin dolardan yirmi bin dolara geçmek için yaptığınız her işe aklınızı koymanız lazım. Adil rekabet, özgürlük, bilgiye ulaşma özgürlüğü de basın özgürlüğü de bunun içerisinde ve eğitim. Eğitimde de eleştirel düşünce becerili çocukların önünü açmanız lazım. Türkiye bu üç alanda son on yıldır hiç bir yapısal reform yapmadı. Bu yüzden yerimizde sayıyoruz. Biz 20. Yüzyıl trendini 19. Yüzyıl’ın sonunda kaçırdık. Orada bir sanayileşme devrimi başladı ve biz buna katılamadık, dahil olamadık. Halen daha debeleniyoruz, 19 Yüzyıl’ın teknolojisi milli araba yapmaya çalışıyoruz. 21. Yüzyıl’da başka bir ekonomi kuruldu, katma değeri yüksek ekonomi. Yaptığınız her şeye akıl katacaksınız. Şimdi biz bundan da daha geride kalma riskiyle karşı karşıyayız. Eğer şu an okullarda olan otuz yaşın altındaki kuşağı –ki nüfusumuzun yüzde ellisi — sözünü ettiğim bu üç reformu gerçekleştirerek ve onları bu çağa taşıyamazsak bu çağı da kaçıracağız. Bu kitabı yazma gerekçem bu.”
“Türkiye’den umudu olanlara kullanma kılavuzu”
Şirin, kitabının bir kılavuz olduğunu özellikle de Türkiye’den umudu olanlar için bir kullanma kılavuzu olduğunu söylüyor: “Bu kitabı yazmamın iki tane amacı var. Bir, var olan temel sorunlarını dünya temel ölçekte Türkiye’nin dünyada olduğu yere koyarak bir fotoğrafını çekiyorum elimdeki verilerle. Bu sözünü ettiğim her alanda, eğitimde, ekonomide, yeni ekonomide inovasyon’da aynı zamanda özgürlükler ve yürütülen hukuk sisteminde bir fotoğrafını çekiyorum. Görünen fotoğraf itibariyle durum hakikaten iyi değil . Türkiye’nin derdi var, sıkıntısı var fakat ben çok pragmatik bir insanım. Türkiye’nin derdini, sıkıntısını benden duymaya ihtiyacı yok. Herkes onun içinde yaşıyor, benden daha iyi biliyor. Ben kitabı asıl ikinci amaç için yazdım. Türkiye bu içinde bulunduğu sıkıntıdan çok rahat bir şekilde kurtulabilir. Bunu sadece ben söylemiyorum. Bakın bunu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek söylüyor. Bunu Ali Babacan söylüyor. Bunu CHP’nin ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı Selin Sayek Böke söylüyor. Bunu Durmuş Yılmaz söylüyor, MHP’de. Bunu şu an NYU’dan giden HDP’nin danışman ekonomistleri söylüyor. Bütün partilere,aslında ikinci, üçüncü sırada ya da arka planda olan insanlara baktığınızda herkes çözümün ne olduğunu biliyor. Ben bir anlamda kitabı Türkiye’yi dönüştürme kılavuzu olarak da yazdım. Mahalledeki çöple ilgili de bir analizim var orada: Türkiye’de çöplerin niçin çok olduğu ve nasıl temizleneceği. Fındık var, biz hamallığını yapıyoruz, başkaları markasını yapıyor satıp para kazanıyor bunu da anlatıyorum. Bütün bu örneklerle dünyadan Finlandiya’yı, Güney Kore’yi, Şili’den örnekliyorum. Aslında dönüşümün mümkün olduğunu istersek, arzu edersek, hayallerimizi sınırsız tutarsak bunun nasıl yapılacağını bir anda nasıl yapılacağını aşama aşama gösteriyorum. Dolayısıyla bu, o anlamda Türkiye’yi dönüştürmek isteyenler için umut, [kitabı] halen Türkiye’den umudu olanlar için kullanma kılavuzu olarak da tasarladım.’’
KİTAP HAKKINDA YAZILANLAR
Özgürlüğün iyimserliği rakamların kötümserliğini yok edecek!
Bir ülkeyi, bir toplumu anlamanın en iyi yolu, öteki ülkelerle, öteki toplumlarla karşılaştırmaktır. Çünkü dünyayı birlikte paylaştığımız, çağı birlikte yaşadığımız kültürleri anlamadan, kendimizi anlamak mümkün değildir. O zaman da sayılar girer devreye, rakamlar bütün ayrıntılarıyla kendi hakikatimizi döker gözler önüne. Selçuk Şirin, bu önemli çalışmasında verilerle, kıyaslamalarla, deneyimlemelerle ülkemizin çarpıcı bir fotoğrafını sunuyor bize. Düşünmek, anlamak ve değiştirmek için… -Ahmet Ümit (Yazarı)-
Refaha giden yolun özgürlükten geçtiğini verilerle kanıtlıyor Selçuk Şirin. Çocuklarımıza layık bir geleceğin yol haritası, zengin bir Türkiye'nin reçetesi var bu kitapta. -Hamdi Ulukaya (Chobani CEO)-
Selçuk Şirin, Türkiye'ye yeni bir bakış açısıyla bakıp yeni gerçeklikleri sunan değerli bir bilim insanı. Onu farklı kılan, yerel meselelere küresel perspektiften getirdiği analiz ve yorumlarıdır. Yazılarından istifade ediyorum. Kitabı başucu kaynağı olacaktır. -İsmail Küçükkaya (Gazeteci)-
Özgürlüğün iyimserliği rakamların kötümserliğini yok edecek! Kendinizi cehaletten yılmış, dün ile fazlasıyla yorulmuş hissediyorsanız elinizdeki kitap sizi Türkiye için yeni hayaller kurmaya davet ediyor.
Selçuk Şirin sıkı bir araştırmacı. Türkiye'nin kritik bir yol ayrımında olduğunu verilerle kanıtlıyor. Buradan ileriye ancak özgürlükle, adil rekabetle, kaliteli eğitimle gidebileceğimizi gösteriyor. Bunu beylik sözlerle değil somut verilerle yapıyor. Lafı dolandırmıyor, en sade anlatımla, her kesimden okuru yol ayrımındaki Türkiye'de doğru tercihi aramaya davet ediyor. Türkiye'den neden bir WhatsAPP çıkmasın, diyor. Hayatı bulduğu gibi bırakmak istemeyenlerdenseniz, bu kitap size çok iyi gelecek. (Tanıtım Bülteninden)
NEW YORK ÜNİVERSİTESİ'NDE "YOL AYRIMINDAKİ TÜRKİYE" KONUŞULDU
New York Üniversitesi, Türkiyeli öğretim üyesi Doç. Dr. Selçuk Şirin'in "Yol Ayrımındaki Türkiye: Ya Özgürlük Ya Sefalet" adlı kitabının masaya yatırıldığı bir panele ev sahipliği yaptı.
Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği panel, New York Üniversitesi öğretim üyesi ve alanındaki en iyi dergi olan Journal of Marketing Research’ün ilk kadın editörü Prof. Dr. Tülin Erdem`in açılış konuşması ile başladı. Erdem açılış konuşmasında öncelikle Selçuk Şirin ve Hamdi Ulukaya ile yol arkadaşlığına evrilen uzun soluklu hikayelerini `farklı kimliklere` referansta bulunarak anlattı.
Ardından söz alan Chobani`nin kurucusu ve CEO'su Hamdi Ulukaya ise Selçuk Şirin`in de kitabında yer verdiği başlıklardan biri olan 'Türkiye`den neden bir WhatsApp çıkmıyor?` örneği üzerinden girişimcilik ve markalaşma macerasını kısaca özetledi.
Ardından söz alan Selçuk Şirin, öncelikle 1 Kasım 2015 seçimleri üzerine genel bir değerlendirme ile konuşmasına başladı. Türkiye`nin uzlaşma kültürünü tekrar öğrenmek zorunda olduğunu hatırlatarak, oy oranları anlamında 7 Haziran seçimlerine kıyasla büyük değişiklikler beklenmediğinin ve dolayısıyla 1 Kasım seçimlerinden çıkacak olası bir koalisyon hükümetinden korkulmaması gerektiğinin altını çizdi.
Katılımcılardan gelen bir soru üzerine Şirin, tüm partilerin üzerinde anlaştığı yegane kavramlardan olan `Yapısal Reformlar`a atıfta bulunarak, yapısal reformların hukuk, eğitim ve özgürlükler üzerine inşa edilebileceği, politik kamplaşmaların bir yana bırakılmadan ise yapısal reformları gerçekleştirmeden yana bir irade beyan edilmesinin zor olduğunu belirtti.
Katılımcılardan gelen sorular doğrultusunda kadının siyasete katilimi, Türkiye`deki özgürlük ve hukuk anlayışı, basına yönelik sansür ve eğitim sistemine ilişkin eleştiriler panelde tartışılan diğer konu başlıklarından oldu.